19 Temmuz 2010 Pazartesi

22.01.2010/ İlk Taciz, Su Değirmenleri...









Tipik Suriye kahvaltısı şunlardan oluşuyor: Zeytinyağı içinde zahter, yeşil zeytin, yoğurtumsu bir peynir, habus dedikleri lavaş ekmeği, lahana(?!). Hama'ya geri dönüyoruz. Bir minibüste ikiye katlanmış şekilde yol alırken Oli'nin bisiklette olmasını çok kıskanıyorum. Zaten minibüstekiler videolarını çekmeme de izin vermiyorlar. Hama'daki düzgün hosteller saat kulesinin yanındaki sokakta toplanmış durumda. Cairo Hotel'i önerebilirim, gayet temiz bir yer.

Oli gelene kadar antik şehri bir bakayım, şu tarihi su değirmenlerini bir göreyim dedim. Ve böylece mübarek cuma gününün mübarekliğini de görmüş oldum. Cuma günleri sokaklar eski toplu sayım günleri gibi oluyor neredeyse. Ben de elimde kamera bir yandan film için görüntü topluyorum, bir yandan salak salak geziyorum. Hava da inceden kararmaya başladı. Dar ve tenha sokaklarda ceylan bildiğin mal turist gibi gezerken farkettim ki takip ediliyorum. Taş çatlasa 16 yaşında. Ben tarihi gezimde ısrar etmemeye ve ana caddeye dönmeye karar verdim. Bir de köşede durup arkama baktım geliyor mu diye, bakkalın varlığına güvenerek. Gerçekten döndü, o da aşağıdan baktı, "niye gidiyorsun, daha karpuz kesecektik" der gibi. İşte o noktada kadın olarak, erkekler kadar özgür gezemeyeceğimizin farkına vardım. Amk.

Oli geldi. Hostelde Kris'le tanıştık. Güzel bir restoranda güzel bir yemek yedik, Kişibaşı 10 lira gibi bir şeye patladı. Falan.

Hama'daki en baskın özellik muhteşem kahve kokusu. Burada Türk kahvesine, öğütürken kakule katıyorlar. Bence Türk kahvesinden daha güzel oluyor. Bu arada Türk kahvesinin adı burada da Türk kahvesi. Dediler ki, kahveyi bu topraklara Osmanlı getirmiş. Kahveyi her yere Osmanlı götürmüş galiba (bkz. bir sonraki blog).

Sokakta yürüyen herkesin sana bakması ve bütün çocukların helo demeleri insana kendini Batılı hissettiriyor. Oli'nin tekrar anonim bir insan olma isteğini anlıyorum. SEN BEYAZ TENLİ, PAHALI ELEKTRONİK ALETLERİ OLABİLEN, BU ÜLKENİN SENİNKİNE GÖRECE UCUZ OLMASINA HER DEFASINDA AĞZI BİR KARIŞ AÇIK KALAN, BEYAZ TENLİ BİR TURİSTSİN.

Hostellerin sokağında bana retro gelen pastaneler var. Halawat al jıbn (peynir helvası) diye yöresel bir tatlıları var. Valla tadı peynir helvasından çok lokuma benziyor. Denenebilir ama bence muhallebileri daha tercih edilebilir bir tatlı. Yanlış hatırlamıyorsam muhallebiyi orada da muhallebi olarak isteyebilirsiniz.

Yarın Crac des Chevaliers günü.

Not: Dışarıda bira içecek bir yer bulamayabilirsiniz ama bira satan dükkanlar var. İnsan kendini illegal bir şey yapıyor gibi hissediyor :)

Not 2: Canınız Batılı bir şeyler çekiyorsa Orient House'un milk shake'i önerilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder