26 Temmuz 2010 Pazartesi

25.01.2010/ Her Kuzey Kendine Göre Güneyde Olanı Kendisinden Daha Sıcak Sanma Gafleti İçindedir













Nasil uyandigimi tarif edemem. Biraz soyle bir seydi: Sen uyurken odaya bir tane buzluk getirmisler ve kafani o buzluga sokuvermisler. Sabah uyandigimda dusuncelerim bile donmustu. Sam'da hamama gidene kadar da oyle kaldi.

Ilk defa bir yerden ayrilma istegim Oli'den fazla. Ustelik hava dunden daha da soguk ve yagmur duracakmis gibi gorunmuyor. Resepsiyon olarak da kullanilan salona girdigimizde iceride uyuyan bir adam ve sobanin etrafinda hosteldekilerin kendi ayakkabilari vardi. Pasaportlarimizi alip Yeni Zelandali cocukla beraber mekani terk ettik. O yukari, biz asagiya.

Tren istasyonunu bulmak 20 dakika filan dolandik. Ven iki tane daha karar aldim:
1- Cantani hazirladin, agirligini olctun, uygun geldi. Hayiiir, henuz hazir degilsin! Kus gibi hafif hissedene kadar cantayi bosaltmaya devam et.
2- Karnin acsa asla restoran filan arama. Gordugun ilk yiyecek satan yere gir. Ekmek firini olsa bile.

Treni beklerken dukkanlar acildi. Muhtemelen daha once hic yabanci girmemis bir esnaf lokantasinda humus icinde nohut yedim. Nohutlarin kabuklarini ayiklamadiklarinda, yerken suratiniz tuhaf bir sekil aliyor. O kadar ki Oli "Humus kotu mu? diye sordu. Onun disinda zeytinyagi ve kimyon kokusu gayet guzeldi.

Sokakta gordugumuz erkekler uzerine cok kafa yorduk butun bir Suriye boyunca. Hadi omuz omuza, kol kola yurumeyi, yanaklardan opuserek selamlasmayi anliyoruz da el ele tutusmak, bir de sevgilinin elini oksamak gibi oksamak; konusurken cilveli cilveli arkadasina dokunmak nasil bir toplumsal farkliliktir. Yabancilar Turkiye'deki erkeklerin fiziksel iliskisini anlamiyor, hemen oryantal yorumlara giriyorlar. Burada ben de kendimi tutamadim. Zaten Suriye'nin bana hissettirdigi en baskin duygulardan biri de Bati'ya yakin biri olarak icine dustugum "oryantalizm" tuzaginin yarattigi girtlak kasintisi.

Ilk birinci sinif trenime atladik. Yaklasik 5 liraya mal oldu. Ogrendiklerimden biri de mumkun oldugunca uzun gezebilmek icin, gittigin ulke ne kadar ucuz olursa olsun kendi kuruna gore hesaplamayi birakmalisin. 120 Suri'yle alti tane shoarma da yiyebilirsin mesela; bu da seni uc gun tok tutmaya yetecek kadar cok bir paradir aslinda.

Biraz bisikletteki arizanin yarattigi gerginlik, biraz da medeniyetin en eski sehri (diger bir coklari arasinda) Sam'a gitmenin heyecani var. Yolda Oli'yle roportaj yaparken kucuk bir kiz gelip iki tane sakiz uzatti. Oli de tabi Kris'i artik geride biraktigimiz icin sakizlarin ikisini birden agzina atti ve kizina aslinda birini bana getirdigini farkettiginde benim payim coktan Oli'nin salyalarinda bogulmustu :) Kizlar! biliyorum "yalniz gezgin" fikri kulaga cok seksi geliyor ama inanin isin ic yuzu o kadar parlak degil. Bir kere herkesin kendileriyle ilgilenmesine deli gibi aismis oluyorlar ve bu, onlardaki kaideyi 2.80 havaya kaldiriyor. Bir de surekli yalniz olmaktan dolayi etrafta baskalari varken onlari da dusunerek davranmayi unutuyorlar. Yok illa ki "Ben magara adami istiyorum; osurup duruyormus, agzini karistiriyormus, parmagini burnuna sokup cikan sumugu ortaliga ziplattiriyormus onemli degil" diyorsaniz ne haliniz varsa gorun.

Pencereden akan manzara yerini cok kisa bir gecisle yesillikten cole birakti. O sari ucsuz bucaksizligin bastan cikarici bir durumu var. Arada, o boslugun ortasinda bir Bedevi cadiri goruyorsun. Hayatinin ilk bedevi cadiri. Trende degil, bisiklette olmak havayi, kumu hissetmek istiyorsun. O an bisikletle gezenlere manyak gozuyle bakan insanlarin ne kadar korkak ve yasamaktan uzak olduklarini anladim. bisikletle dunyayi gezmek, otostop cekerek dolasmak kafayi siyirmis olmanin baska bir yolu sonucta. Ve kafayi o seklide siyirmis olanlar bence gokkusaginin altindaki ulkede yasiyorlar.

Sam'a girmek tam bir sok oldu. Bir sehrin en disinda sehrin en guzel yuzu olmaz genellikle ama bu o kadar uc deneyimdi ki soktan fotograf ya da video bile cekemedim. Sanki tren bir cop dagi vadisinde ilerliyor. Cop yiginlarinin arasinda hijyen'in h'sini barindirmayan mahalleler. Kucuksehirler masum, basa cikilabilir gelmisti. Suriye'de buyuksehir... Nasil olacak acaba? Daha mi kolay, daha mi zor?

Eski sehrin dogu kapisinda (bab shaqri) bulusmak uzere istasyondan ayrildik. Oli Fransiz bir kizin evine yerlesecek ben de couchsurfing cevaplarima bakacagim. Ben, o cantayla kendimi bir taksiye attim ama Sam'a olan korkum buyudu. Adama gidecegim yeri haritada gosterdigim halde anlamadi, bir yandan da goturuyor. Bizim Taksim'i bilmeyen taksici kafasi. Baska bir surucuye sorduk, yine anlamadi. Ben de taksiden inip tarifi anlatmaya calisan adamin arabasina bindim. Deneyimli bir otostopcu ya da korunma tilsimi olan biri degilseniz, siz yapmayin! Sanirim bende tilsim vardi. Mutlaka gel bizde kal, diye diretmesinin sebebi kizlari ingilizce pratik yapsin ya da hayatlarina yabanci bir gezgin girmis olsun, evde bir hafta daha konusacak bir sey bulabilsinler diyeydi belki de. Bilemiyorum. Kahrolsun suphecilik, diyecegim ama seyahat ederken cantana koymayi unutmaman gereken bir sey suphecilik. Gezdikce ust sinirini yukseltmeyi de ogreniyorsun ama supheyi bir kenarda bulunduruyorsun. Isin adrenalin kismi da supheyi en en son ana kadar gundeme almamak sanirim.

Couchsurfing'den kalacak yere dair bir yanit yok. Neyse ki Homs'daki Avustralyalilara rastladik; ben de onlarin kaldigi, Sam'in en "hip" hosteli Al Rabia'ya yurumeye basladim. Cok guzel bir avlusu var ama bos yatak yok. Beni kardes hostel Al-Saada' ya goturen cocuga Ocak'ta sezonun yuksek mi oldugunu sordum. Son iki yildir her sezon yuksek sezonmus. Batili gezi dergilerinin yukselen yildizi Sam. Bir zamanlarki Istanbul gibi. Oraya da "Batilasma" virusu bulasacak. Orasi da insaatin hic bitmedigi, modernlik adina cirkin luks binalarin yukseldigi yukselecek. Yine cirkin binalar var ama hic degilse o Sam'in kendi cirkinligi. Baska bir seymis gibi davranmaya baslayana kadar cekilebilir yani.

Cantayi sirtimdan attigim anda hastalik vurmaya basladi. Bu anla birkac gun sonra hamamdan ciktigin an araligini pek hatirlamiyorum. Kendimi zor tasirken belgesel icin hicbir seyi kacirmamaya calisirken Irem'in yanimda olup bana corba yapmasina duydugum istek aglatacak turdendi. Iki sey daha ogrenmis olduk: Hamama gitmenin hastaligi hafiflettigi ve Suriye'de mahalle hamimi da olsa kadin ciplakliginin hos karsilanmadigi. Benim kucuklugumde kasabalardaki hamamlar ciplak olurdu. Ne bileyim buradaki kadinlarin meme gormekten rahatsiz olup kuku gormekten bu kadar korktuklarini. Bunlar bir de upuzun saclari sariya boyali,dovmeli kadinlar.

Sam acayip bir yer. Naked Lunch'daki Tanca gibi bir hissi var.

Suriye insaniyla ilgili duygularim karisik. Bakislari cok sert ve o sert bakislarla seni dakikalarca suzebiliyorlar. Cok azinda kotu bir tavir var, bir kismi cocuksu bir iyilige sahip, geri kalani sana yardim ettiginde kendisi icin mi senin icin mi bunu yapiyor anlamiyorsun. Turist oldugum icin dukkanda digerlerinden once ilgilenildigim de oldu, inadina siranin sonuna birakildigim da.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder