23 Temmuz 2010 Cuma

23.01.2010/ Crac des Chevaliers, Üçüncü Gökkuşağı, Centilmenlik Dersleri




Hostel'den ayarladığımız bir araba bizi Suriye'nin en önemli tarihi kalıntılarından birine götürüyor. Kalıntı demek Crac des Chevaliers için kafanızda yanlış görüntüler canlandırabilir. Bir yanınızda Lübnan sınırı yeşil pirinçli tepeler aşıp, başka yeşil yeşil pirinçli tepelerden döne döne çıkarken sonunda görüyorsunuz onu. Kocaman. Etrafındaki topraklarda büyüyen yapılaşmayla tezat içinde. O kadar ki hemen dibine iğrenç pembe bir ev inşa etmişler.
- Nerede oturuyorsunuz?
- Crac des Chevaliers'in bitişiğindeğiz.

Çocukken şövalye fantazileri içinizde kalmışsa burası tatmin için doğru bir yer. Zira o kadar sağlam ki yüzyıllar önce içerideki yaşantıyı hayal ederken zorluk çekmiyorsunuz. Bütün bir günü burada geçirmek mümkün.

Hava geldiğimizden beri ılık, bir yağmur yağıyor, bir güneş açıyor. Ve ben ikinci gökkuşağımı görüyorum. Salak salak seviniyorum.

Hama'daki dükkanlar 15:00-18:00 arası kapalılar. Siesta yapıyorlarmış. Muhtemelen Şam dışındaki bütün şehirlerde böyle durum.

Kris, Oli ve ben Hama'da yürümeye çıktık biraz. Ve o ana kadar kabalığını İngilizliğine verdiğim Oli, Kris'in centilmen tavırlarından sonra (ayakkabı bağlarımı bağlarken beni beklemek gibi!) insan gibi davranmaya başladı. Aferin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder